• Ryo




    Üçüncü senesini deviren YATP'ın son animesi olan Ryo, Bakumatsu Çağı'nda geçen ve o dönemde yaşamış insanları resmettiği karakterleriyle bir bakıma tarihsel gerçekliği de içinde barındıran bir OVA. Küçük bir çocuğu dış dünya ile tanıştıran yabancı bir adam aracılığıyla dönemin Japonya'sından ufak bir kesit de sunan anime Gonzo'nun idaresinde eli yüzü düzgün bir animasyon ve seslendirme performansı sunsa da bunun ötesine geçebildiğini söylemek hayli güç.

    Filmin kurgusundaki inanılmaz aceleci tavır izleyicinin ne Bakumatsu Çağı'nın gerçeklerine vakıf olmasına ne de filmin kendi hikayesine ortak olmasına fırsat veriyor. Ryo'nun kesitler halinde yazılmış ve alelade bir şekilde derlenmiş mazisi onu kurmaca bir karaktere evirmeye yetmezken Ryouma'nın amacının altı ise yalnızca ansiklopedik altyapıya veya detaylı bir Japon tarihi bilgisine sahip izleyicilerin doldurabileceği kadar kaygan bir zemin üstünde duruyor.

    Nihayetinde bizzat senaryosunun bir tarihsel kupürler derlemesi olduğu Ryo, YATP'ın genç çizerlere fırsat tanımaktan fazlasına tenezzül etmemiş yapımlarından bir diğeri oluyor. Neyse ki geride kalan 3 senenin gösterdiği üzere bu örnekler azınlıkta...

    1 Görüş:

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi